Kitap Bölümü

Türk mûsikîsinin öncelikle bir "Makâm Mûsikîsi" olduğu malumdur. Makâm mûsikîsinin meydana gelebilmesi için de perde ve seyir önemli iki unsurdur. Perdeler, nağmelerin ortaya çıkmasını sağlayan seslerdir. Seyir ise âgâz (başlangıç), kutb (merkez) ve karâr üçgeninde meydana gelen, perdelerin belli bir düzen içinde hareketini ifade eden bir nevi ezgi kalıbıdır. Konu gereği bu çalışmada perde ele alınacak; 24’lü sistemle birlikte isim değişikliğine uğrayan perdeler tekrar geleneğe uygun hale getirilmeye çalışılarak fikirler öne sürülecek, perdelerin portede gösterilmesi ve yeni değiştirici işaretler hususunda da bazı önerilerde bulunulacaktır.

Türk mûsikîsi nazariyât tarihinde ikinci dönem olarak kabul edebileceğimiz XVII-XX. asır, oldukça önemli bir yere sahiptir. Bu dönemin en önemli temsilcilerinden biri olan Kantemiroğlu (1673-1723), Kitab-ı İlmü’l-mūsikî alâ vechi’l-hurūfat (Mûsikiyi Harflerle Tespit ve İcrâ İlminin Kitabı) isimli kitabıyla Türk mûsikîsi nazariyesine önemli katkılarda bulunmuştur. Usûl, makâm, terkîb gibi pek çok nazarî konuları ele almasının yanında kendi icat ettiği nota ile XVIXVII. asra ait saz eserlerini yazıya dökmüştür. Çalışmada Kantemiroğlu’nun perde, makâm ve terkîb anlayışı üzerinde durulacaktır. Türk mûsikîsinin, geleneğe bağlı bir mûsikî olmasından dolayı perde ve makam kavramının XVII-XVIII. asırdan Arel-Ezgi nazariyesine kadar asılda neyi ifade ettiğini anlamak, bu mûsikîyi öğrenme konusunda önemli bir adım olacaktır.

Bu çalışmadan maksat, Dr. Subhi Ezgi’nin notaya alarak musikimize kazandırdığı önemli birçok eserin arasında yer alan bestesi Hatib Zâkîri Hasan Efendi’ye ait Irâk (Segâh) Temcîd Münâcât eserini incelemektir. İncelemede; Türk din musikisi repertuvarına tashih ve tespitleriyle pek çok eser kazandıran ve bu eserleri ilk defa seslendiren merhum Ahmet Hatipoğlu’na ait seneler önce yazılmış müsvedde halindeki notlarından faydalanılmıştır. Ruhu şad olsun. Ele alınan eser, bundan yaklaşık yirmi sene kadar önce konser programlarında seslendirilmek üzere Ahmet Hatipoğlu tarafından repertuara alındığında, icrayı engelleyen pek çok pürüzler yüzünden icrası ileri bir tarihe bırakılmıştı. Bu nadide eserin duyurulması ancak icra edilme şansına bağlı olduğundan, öncelikle eserin mevcut engellerden kurtarılması gerekmekteydi. Değişik boyutlarda teknik ve müzikal hataların çokluğu, edisyon kritik anlamında yapılacak çalışmalara imkân veren farklı nüshaların yokluğu güfte problemleri gibi daha pek çok sorunların çözümü, uzun vadeli bir çalışmayı gerektirdi. Sonuçta zorunlu olarak yapılan ve öze zarar vermeyen tashihler ile icra edilirlik kazandırılarak TRT konserleriyle halka duyuruldu. İnceleme konusu olması sebebiyle bu eserin; Suphi Ezgi ve Ahmet Hatipoğlu notaları, mukayese imkânı verecek şekilde çalışmada yer almaktadır.

Makam, Türk musikisinde gelenekle modernleşme arasında kalmış ve bugün anlamı tam olarak anlaşılamayan bir kavramdır. Bilindiği gibi bugün Türk musikisi nazariyesi eğitimi verilen kurumlarda kısaca AEU adı verilen Arel-Ezgi-Uzdilek nazariyesi öğretilmektedir. Bu nazariye, aslında öncülüğünü Rauf Yekta Bey’in yaptığı fakat bazı değişikliklere uğramış, biraz Safiyuddin/Merâgî biraz Kantemiroğlu ve biraz da tonal musiki nazariyesinden desteklenerek ortaya konmuş karma bir nazariyedir. Mansûr âhenk kullanan; tonal musikinin Do majör gamındaki sesleri tam perde kabul eden, makam ve terkip anlatımına dizi, dörtlü ve beşli kavramlarının eklenmesiyle gelenekten farklı düşününce sunan bir nazariyedir. Musikide önemli olan bir husus vardır ki o da bestelerde veya icralarda kullanılan ezgileri en doğru şekilde ifade eden bir nazariyenin var olup olmadığıdır. Çünkü takdir edilecektir ki musikide nazariye ve ameliyenin mümkün mertebe birbirini tamamlar özellikte olması önemlidir. Eğer tamamlayamıyorsa kazananın her zaman ameliye yani icranın olacağı aşikârdır. Bu gerçekten hareketle şu an kullanılan nazariyenin gelenekte kullanılan nazariye ile arasındaki farkların bilinmesi ve bestelerde kullanılan ezgileri en doğru bir şekilde ifade eden nazariyenin hangisi olduğuna iyi karar verilmesi gerekmektedir. Çalışmada, makam ve terkip kavramlarından bahsedilmiş, Kantemiroğlu, Abdülbâkî Dede ve Arel-Ezgi nazariyelerinde bulunan makam ve terkip anlayışları üzerine bir karşılaştırma yapılmıştır.